Aradan çok zaman geçmedi; fakat ben yinede özledim
Sorrento'yu. Leziz yemekleri, her adımda her üründe karşımıza çıkan limonu, özlemek
için havası bile yeterli olur kanımca. Hayatımda ilk kez tavşan eti yediğim ve
şu anda vicdan azabı çekmeme neden olan deneyim bile bu durumu değiştirmiyor.
İtalya sınırları içerisinde yediğim en iyi ikinci makarna ve yediğim kesinlikle
açık ara farkla en iyi limonlu dondurma. Daracık sokakları, dağ (ya da tepe
ayırt edemedim şimdi) yamaçlarına yapılmış sevimli evleri, heykellerle süslenmiş
parkı. Küçücük balkonunda oturup palmiye
manzarasını izlediğim, sevimli otel ve sahibi. Evet ülkem sınırları içerisinde
Çeşme, Alaçatı gibi yerler dururken ne gerek var Sorrento'ya diyebilirsiniz;
ama var. Sırf o italyan tarzının tatil beldesi kavramına kattığı tat için dahi
gerek var Sorrento'ya. Sonbahar gibi
İtalya'nın en güzel olduğu bir zaman diliminde gittiğim için sokaklarında huzur
bulduğum küçük bir anı benim için, sadece anı olarak kalmamasını hayal ediyorum
şimdilik.
Q
Herşey turistik
burada da yahu.
V
Eee, parayı veren
düdüğü çalıyor ne de olsa.
Q
Öyle olsa da, kendine
has havasından hiçbir şey kaybetmemiş.
V
Ben fazla sıradan
buldum burayı.
Q
Bende sokakşarında
bisiklet sürdüğüm, iki katlı küçük evimde yaşadığım. Öğleden sonra denize
gidip, geldiğim bir yaşlılık hayaliyle aşık oldum buraya.
V
Bende aynı hayali
çocukluğumda olsaydı keşke diye kuruyordum.
Q
Tam ortada
karşılaşmışız demektir bu, bundan sonra uzaklaşma dönemine gireceğimizin
kanıtıdır bu.
V
Laga luga yapma bana.
Git şuradan bir limonlu dondurma al yiyelim.