22 Şubat 2012 Çarşamba

Evcilik


Q: İnsanları sapık diye yaftlamaya bayılırız, halbuki geçmişimizden gelen sapıkça geleneklerimiz var bizim. Daha çocukluğun ne olduğunu bilmediği halde evlendirlern kız çocukları ve onları alan çocuk yaşta erkekler veya babaları yaşındaki erkekler. Aslında her gün televizyonda izlediğimiz ve bazen insanları sömürüyorlar diye isyan ettiğimiz, küçük kurbanlar. Asla duygu sömürüsüne girişmeyen ve derdimiz var arkadaş bakma öyle diyecek kadar naif bir film. İf kapsamında gösterilen filmi umarım izlemesi gerekneler izler ve aslında ne olduklarını görürler. Umarım büyük bir Televizyon kanalı parasına kıyıp bu filmi alır ve Ana zaman dilimi içerisinde gösterir. Bu film ne sizden gişe, ne de şöhret bekliyor. Tek söylediği Derdimiz Var Arkadaş!

21 Şubat 2012 Salı

Aklı Havada




Q: Üstadım bu sahne, ışık, dekor olayı ne kadar da büyüleyici.
Z: İşini aşkla yapınca bir başka oluyor ama değil mi?
Q: Ama kız kulesi ile Galata kulesi birbirlerine dokunamasaydı daha güzel olmaz mıydı?
Z: Bence o Gazeteci çocuk olmasaydı daha güzel olurdu.
Q: Peki ya o kuklalar ne kadar güzel bir anlatımdı değil mi.
Z: Oyunu beğendik üstadım. Tez vakitte bir daha gidile.
Q: Devlet'e kapak olması ümidiyle, tüm emeği geçenleri saygıyla alkışlarım.

Şehir Tiyatroları Basın Açıklaması


Q: Hasibe Eren Twitter'da yazmasaydı böyle bir olaydan haberdar bile olmayacaktım.
S: İşte bu yüzden seviyorum özel tiyatrolarda gençlerin yaptığı işleri.
Q: Ama elimizde avucumuzda, cebimizdeki parayla gidebildiğimiz bir kaç tiyatrodan birisi orası.
S: Sansür televizyona sıçradığından beri orada film izliyor musun?
Q: Hayır, aslında.
S: O zaman bu eyleme ya tam destek vereceksin ya da cebindeki parayla ayda 4 oyun izlemek yerine 1 oyun izleyeceksin.
Q: Belalarını nerden bulsalar acaba.
S:Benim ellerimden bulsalar ne güzel olur.

17 Şubat 2012 Cuma

Bir Bolonya (Bologna) mucizesi







Q: Bir kahve düşün ki tadı hala damağında, bir krosan düşün ki kreması ağzının içine doğru akıyor. Ahhhh ahhh aradan uzun zaman geçti ama orası hala bir rüya gibi benim için.
S: Hadi ya ağzım sulandı lan.
Q: Ya ben, ya ben zevkü sefa alemlerine gittim gittim döndüm resmen.
S: Harbi lan o kadar mı iyiydi.
Q: Hani için yanar bi yudum su ararsın, sonra (niye bende bilmiyorum) bir yudum kola içince kendinden geçersin ya, o duyguyu onla çarp sen.
S: O ne lan.
Q: Yaşıyor musun sen be vicdansız.


Sosyal Paylaşım Sitesi :

İtalya-Bologna da bulunacak arkadaşlar "Gamberini" ye gitmeden dönerseniz, dönüşte intihar etmenizi saygıyla karşılıyor olacağım.

Adres:
Café pasticceria Gamberini
Bologna, via Ugo Bassi 12
Tel 051 2960467info@gamberini.eu
di Progetto bar srl
via Roma 20, 40050 Loiano (Bo)
P.IVA 02442571200

İnternet Sitesi : http://gamberini.eu/


6 Şubat 2012 Pazartesi

"Tinerci olmak mi istiyorsun?"


 
Q: Ne!
M: Zıkkım, zakkum.
Q: O ne ya.
M: Bana ne demeye utanmıyor musun sen.
Q: Utanma mı, o da ne ki.
M: Alfredo costas sangira consolo garcia, bu evin kuralları var.
Q: Hatlar karıştı yahu. Ben Q çok kısa kısaltmana bile gerek yok. Bütün bu bulanıklığın sorumlusu o Thalia denecek kadın. Sizin dönemi çok kötü yönlendirdi çok.
M: Sus bana karşı gelme evlenmenin zamanı geldi sen hala sokakta top koşturma peşindesin.
Q: İyide ben içinde top olan hiçbir oyunu sevmem ki. Beni başka biriyle karıştırıyorsun sanırım sen. Sakın Alfredo costas sangira consolo garcia senin uşaktan yaptığın gizli çocuğun olmasın.
M: Terbiyesiz, utanmıyor musun benimle böyle konuşmaya hala. Sokaklarda büyüdün ne olacaktı ki başka. Dövmedik seni tüm bunlar ondan oluyor.
Q: Yoksa benim gerçek adım Alfredo costas sangira consolo garcia mı?
M: Zevzekliği bırak kendine gel.
Q: Sahi bizim mevzumuz neydi.
M:Sana bir soru sordum sende öküz gibi "Ne" diye cevap verdin.
Q: Soru neydi.
M: Tinerci olmak mi istiyorsun? büyüklerine isyankar bir insan mi olmak istiyorsun? milli, manevi değerlerinden kopuk, hiçbir istikameti, meselesi olmayan bir insan mi olmak istiyorsun? Biz, seninle burada anlaşamayız ama 'çağdaş bir insan' derken, dindar bir insan çağdaş olamıyor mu? Hem çağdaş hem dindar olunamıyor mu?
Q: Düşüneyim 1 saniye.
M: Düşün.
Q: Bu soru senin sorun değil.
M: Konuyu değiştirme.
Q: Cevap veriyorum sanane canım benim sen oldun mu ki olmamışlarla uğraşıyorsun.
M: Ahlaksız, utanmaz, saygısız....




"Kurtlu Dinleyenler"


Q: İnsanların din adı altında sergiledikleri vahşet midemi bulandırıyor.
BS: Sebepsiz vahşeti kimse kabul edemez, normal bir tepki sayılır seninki.
Q:Vahşetin sebebi ne olabilir, böyle bir sebep yeryüzünde var mı?
BS: Dinlerde kısasa kısas var.
Q: Dinlerin birleştirici olması gerekmiyor mu, bu mantık seni şiddete yönlendiriyor. Ama ile başlayan cümlelerin altını dolduracak kelimeler her zaman bulunur. Ne yani hani öteki yanağı uzatıyorduk, hani bu erdemdi.
BS: Her konuda olduğu gibi onda da bir sınır mevcut demek ki.
Q: Birleştirici ve bağışlayıcı olması gereken din insanların patlamayan sakızı gibi nereye çekersen öyle gidiyor anlaşılan. Cinayet için destekçi arıyorsan çok uzağa bakmana gerek kalmıyor böylece.
BS: Onlar dini saptıran kişiler, dinler barışın en önemli destekçisidir.
Q: Kısasa kısas diyen bir din mi?
BS: Ama  her durumda geçerli olan bir durum değil bu tabi ki.
Q: Mezhebi, cinsiyeti, ırkı, inançları, cinsel yaşamları hatta dünya görüşleri farklı olduğu için öldürülen, topluca katledilenler adına söylüyorum ki dostum; sen, ben ve yaşadığımız gezegen hepimiz katiliz.
BS: Gerçekçi ol.
Q: Haklısın koca gezegen cehenneme nasıl sığacak değil mi?
BS: Dalga geç diye söylemedim.
Q: Hayır geçmiyorum. Cennet farklı dinlerden insanları alamayacak kadar küçük olduğuna göre cehennemde koca gezegen için küçük gelebilir diye düşündüm.
BS: İnsanlar eğer gerçekten dine sığınsalardı her şey çok daha farklı olabilirdi.
Q: Peki ya din olmasaydı.
BS: Din adı altına sığınıp kötülük yapanları allah görüyor, din olmasa daha kötü olurdu.
Q: Daha kötüsümü var başından vurulan çocuklardan daha kötü ne olabilir.
Q, o gece bilgisayarının başında katledilen insanların azimle savaştıklarını görünce dinlediği şarkıyı son ses ve tekrarıyla sabahlamaya karar verdi.
 Q, yazdı.
Kurt küçük olsa da içten içe çürütür.


4 Şubat 2012 Cumartesi

ZENNE DANCER




Peri masallarına hiç inanmam, kim inanır ki.
Çingene çarşısından farksız mekanları, ne anlatacağını şaşırmış hali, oyuncuların hepsi yurt dışından mı gelmiş bunların bu nasıl Türkçe böyle dedirten aksanları, hatta Ahmet Yıldız'ı pek tanımadıkları hissi veren yönetmen arkadaşlar. Evet film iyi bir film sayılmaz ama zaten öyle bir iddiası olduğunu da sanmıyorum. Ahmet Yıldız'ın babası tarafından töreye kurban gidişi, militarist olgunun yarattığı psikolojik ve fiziksel baskı, ötekileştirme. Bu film aktivist bir filmdir, söylemi sert ve keskindir. Bu sebepledir ki, görmek istemediğiniz şeyleri gözünüze soktuğu için iyi bir film kategorisine yükselmiştir. Slogan filmleri bunu yapar. Sevilir ya da sevilmez hiç önemli değil önemli olan; Ahmet Yıldız kurban edildi peki kaç kişi bundan haberdardı? Ben değildim!
M : Askeriye artık böyle şeyler yapmıyormuş.
Q : Nah yapmıyor. Ben askerlik yaparken zorla askere alınıp, askerden kaçınca nezarete atılan çoğun hikayesi halüsinasyondu değil mi?
M : Sence Ahmet Yıldız'ın babası yakalanacak mı?
Q : Kaçtığı sürece yaptıklarını geride bırakamayacağı kesin. Biz katilleri seven bir milletiz onu da affederiz.
M: Fazla agresifsin.
Q: Melek olmadığı mı biliyorum tabi bu melek rolü yapanlara tahammül etmem gerektiği anlamına gelmiyor.