14 Mayıs 2013 Salı

Bu Sene Bisiklet Moda Olacak


  Cumartesi günü taksimde bir grup bisikletli, bisikletlerini kaldırıp bağırmaya başladı "Bisiklet Bu Sene Moda Olacak". Durdum ve onlara baktım. Bu ülkede iyiye giden bir şeyler mi var yoksa diye geçti aklımdan. Benim için Bisiklet kullanımı kültürel olarak gelişmişlik göstergesi. Böyle düşünmemde pek çok sebep var aslında. Sağlık, çevre dostu, saygılı vb. Lakin Türkiye  olmayan bisiklet yolları, öküz olmayı erdem kabul etmiş şöförleriyle bir bisikletçi için mezbahadan farksız.  Her şeye rağmen evet kesinlikle denilebilecek tek şey var bu sene bisiklet moda oldu! Mağaza vitrinlerinden, bostancı sahiline kadar her yerde bisikletler ile karşılaşıyoruz. Bisikletçiler için H&M özel bir koleksiyon dahi hazırladı. Piyasadaki bisikletçilerin önleri eskisinden çok daha kalabalık. Dechatlon'un kapısından girdiğinizde en çok yoğunluğu bisikletlerin çevresinde görüyorsunuz. Beymen'lerde bisiklet satılıyor. Ve durmadan saymaya devam edebilirim.  -Bana göre bisiklet için en uygun şehir Erzincan dümdüz yolları ile bence büyükşehir olmadan bisiklet yollarına yatırım yapmaya başlamalı.- Özetle Bisiklet artık hayatımızın içine fazlasıyla giriyor şimdi sıra bisiklet markalarına kucak açmakta.

3 Mayıs 2013 Cuma

A JOURNEY: LOUIS VUITTON




           Sevdiğim şeyler arasına Louis Vuitton'un ekleneceğini bir iki hafta önce söyleseydiniz hadi oradan derdim. Bunun öncelikli nedeni asla bütçe ayıramayacağım kadar pahalı olması gelecekti, ardından da kullanmadığım bir marka nasıl sevdiğim şeylerden biri olabilir ki sorusu ortaya çıkacaktı. Şu anda durumun tamamıyla değiştiğini ve bu özel markanın sevdiğim şeyler kısmını geçerek bayıldığım şeyler konumuna eriştiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Ha, hala bir LV ürününe sahip değilim, hala gelecek bir beş yıl boyunca sahip olabilir miyim bilmiyorum ama bugün gördüklerim ve duyduklarımla hayranlıkla takip edeceğim su götürmez bir gerçek artık -İşte bunu kesinlikle söyleyebiliyorum-. Peki, ne oldu da birden düşüncelerim değişti. Kısaca açıklamaya çalışacağım. Bugün İMA adında bir eğitim merkezinde Aytül Fıratoğlu'nun söyleşisine katıldım. Kendisi LV'nin Türkiye marka iletişim müdürü. LV'nin geçmişten bugüne yaptıklarıyla ilgili o kadar keyifli ve detaylı bir anlatım gerçekleştirdi ki LV'ye hayran kaldım diyebilirim. Öncelikle müşterileri arasında çok paralı az paralı ayrımı yapmıyor oluşları. Sonrasında müşterilerine kendi çizgilerinde her türlü hizmeti sağlıyor oluşları- seyahat temalı olmak şartıyla- bu işin ticari kısmı. Fakat beni benden alan asıl kısım sanata olan katkıları ve mağaza açarken gösterdikleri duyarlılık. Geçmişi silip yerine yenisini yapma adetini getiren Arap zihniyetli yönetim için ders olacak nitelikteki bakış açıları. Sanatçıları destekleyen hatta onları keşfeden ve hayatlarında büyük adımlara neden olan özel duruşları. Pek çok ünlü kişi ile bedava çalışıp o parayı hayır kurumlarına göndermeleri. Bu saydıklarım sadece bir kaçı. Mesala kaçımız Diyarbakırlı bir gencin Türkiye'de dahi tanınmazken LV tarafından Paris'te sergisinin açıldığını ve hayatı boyunca uçağa dahi binmemiş bir gencin şu anda Paris'te sanat eğitimi aldığını biliyor? Sanatla bu kadar iç içe olup. Her gittiği topluma saygı duruşunu eksik etmeyen bir markayı tanımamak ve sevmemek haksızlık olur diye düşünüyorum. Eşelerseniz hazinelerle dolu geçmişiyle LV sizi bekliyor olacaktır. Keyfini çıkarın. Bırakın pahalı olsun, bir tane olsun LV olsun. Bilin ki paranız hak ettiği yere ve kişilere ulaşıyor...