16 Aralık 2013 Pazartesi

Kışın Ortasında Dondurma Keyfi : Cremeria Milano


        Yılın ıslak ve soğuk zamanlarından hiç haz etmem. Aklıma yaz hayalleri düşer, içim ısınsın diye yaz filmleri izlerim, Travel Leisure ile hayallere dalarım. Bir kaç palmiye, deniz, kum... hayalden güzel ne var ki? Özetle kışı sevmem, gitmesini dört gözle beklerim. Bütün bu süreç içerisinde yazdan kalma adetim olan soğuk yiyecek ve içeceklerden kışın asla vazgeçemem.  Dondurma özellikle en sevdiğim şeydir. Direk olarak yazı hatırlatır ve dört mevsim satılır. Son zamanlarda dondurma denilince aklıma ilk gelen isim Cremeria Milano. Bir yıl önce tek favorim Tünelde yer alan Giolitti'idi lakin porsiyonları o kadar küçülttüler ki resmen dondurma verirken elleri titriyor. Bu sebeple C.Milano 1 TL daha pahalı ama dondurmaya doyuruyor insanı. ayrıca lezzeti kesinlikle tartışılmaz. Kış ayları için benim gibi yaz hasreti gidermek isteyenlere Cremeria Milano ilaç gibi gelecektir.

30 Ekim 2013 Çarşamba

Cadılar Bayramı


           
                    Korku unsurunun yer aldığı hiç bir şeyin yakınına dahi yaklaşmayan bir sürü arkadaşım var. Açıkçası onları anlayabilmem pek mümkün değil. Gerçi onlar da beni anlayamıyorlar. Çocukluğumda gece yarısına kadar oturup vampir filmleri izlemek için yanıp tutuştuğum günler hala hafızamdaki yerini koruyor. Korku filmlerini, korku romanlarını, ve kendimce uydurduğum korku maceralarını deli gibi seven bir çocukluk sonrası giderek azalsa dahi hala beni cezp etmiyor değiller. Bu sebepledir ki ülkemizde Cadılar Bayramı'nın kutlanmıyor oluşu benim için oldukça üzücü.  Düşünsenize eğlenceyi, birilerini korkutuyorsun, birileri seni korkutuyor. Farklı kostümlerle dolaşıyorsun (korkutucu olması artı puan) ve korku filmi partilerine katılıyorsun v.b... Neyse bu topraklara korku gecesi uğramasa dahi yarın 31 ekim Cadılar Bayramı işte size bir kaç korku filmi önerisi.

FİLM

Halloween



Scream



Jeepers Creepers




The Conjuring



The Shining



The Blair Witch Project



29 Ekim 2013 Salı

Sosyal Sorumluluk ve H&M


          H&M gibi bir firma kendi ülkemiz sınırları içerisinden çıkacak mı bilmiyorum; fakat H&M'e olan hayranlığım her geçen gün daha da artıyor. Geçtiğimiz günlerde, sosyal sorumluluk proje planlarını bir anket ile takipçileriyle paylaştı. Gelecek 3 yıl içerisinde bir oluşumu destekleyecekti ve bu desteği kendi takipçilerinin oylamasına sundu. Karar aşamasını birlikte oluşturdular. Dünya üzerinden pek çok kişinin katıldığı oylama kapandı. Ve H&M pek çok kuruluşun yapması gereken sosyal sorumluluk alanında kendisini bir kez daha kanıtlamış oldu. H&M'den alışveriş yapmaya devam edin çünkü bir parça t-shirt satın aldığınızda sadece t-shirt satın almış olmuyorsunuz.
Peki neydi H&M 'in desteklemek üzere anket oluşturduğu projeler.
1. Temiz Su.
2. Kadınları güçlendirme.
3.Doğal kaynakları Koruma.
4.Eğitim.
5.Bireysel güçlendirme ile yoksullukla mücadele.
ŞİMDİ H&M İÇİN OYLARIN SAYILMA ZAMANI, BİZİM İÇİNDE H&M'DEN ALIŞVERİŞ YAPMA ZAMANI.

Keşif Yemeği - The Perennial Plate

,

           The Prennial Plate isimli blog'dan pek çoğunuz haberdardır fakat ben yinede üzerine basa basa vurgulamak istiyorum. Daniel Klein ve Mirra Fine'nın birlikte oluşturmuş oldukları pek çok ülkeyi ve onların yemek kültürlerini keşfe dair yaptıkları kısa belgeseller ve yazılardan oluşuyor bu blog. Günümüzde her yeri saran acele yemek kültürünün aksine dünyanın pek çok yerinde var olan farklı deneyimleri keşfetmek ve yemek yemeyi bir keyfe dönüştüren pek çok şeyin farkına varmak için mükemmel bir deneyim fırsatı. Blog'u daha önce görmediyseniz mutlaka hemen incelemeye başlayın, belgeselleri izleyeme başladığınızda peşini bırakamayacaksınız. Ayrıca Türkiye'den tanıdık yüzlerle karşılaşmanız mümkün keyfini çıkarın. Önünüzde 130 bölüm var ilk bitiren çığlık atsın :)



26 Ekim 2013 Cumartesi

BAŞKA SİNEMA


               Bağımsız sinemayı çok severim, sevmeyenleri de en içten dileklerimle ötelerim. Lakin ne yazık ki benim genç olduğum zamanlarda yaz aylarında sıklıkla gösterim şansı bulan bağımsız filmler artık yerini gişe filmlerine bırakmış durumda. Eğer şanslıysak festivalde de beğenilirse gösterilen yapım, festival ertesi  bir kaç salonda gösterim şansını tanıyor para otoritecikleri. Ama bütün bunların yanı sıra bağımsız sinema adına oldukça güzel şeyler de olmuyor değil. Öncelikle özellikle İstanbul içerisinde şahane film festivalleri ve etkinlikleri düzenleniyor. İf İstanbul benim vazgeçilmezlerim arasında mesela. İKSV zaten almış başını gidiyor, biletix ile çalışmakta ısrar etmesi dışında izleme şansı bulduğumuz filmler göz yaşartacak cinsten oluyor. Uzatmadan söylemek gerekirse bağımsız filmlerin hastasıyım ve hastası olanlara yeni bir etkinliği gururla takdim etmek istiyorum. Başka sinema adı altında yıl boyunca bağımsız film gösterimi yapacak filmler seçilmiş durumda ve en şahane gerçek sinemalarda gösterim şansı bulacaklar. Böyle bir fırsatı kaçırmamak gerek, sinemanın size eğlendirmek dışında söyleyecekleri var kulak vermek isteyenlere. İstikamet;

Altunizade Capitol Spectrum,
Beyoğlu Beyoğlu,
Kadıköy Rexx
Büyülü Fener Kızılay

İLERİİİİİİ!!!!!




13 Ekim 2013 Pazar

WALKING STORİES



          Son zamanlarda markaların sıklıkla yapmaya başladıkları ünlü yönetmenler ve oyuncularla kısa filmler çekme modasına Salvatore Ferragamo'da katıldı. Daha önce Fiat 500 ve Prada'nın filmlerini izlemiş ve beğenmiştim, sanırım Ferragamo işi daha izlenebilir yöne doğru çekerek bir aşk hikayesi merkezinde konumlandırmış. Her hafta yeni bir bölümü internet sitesi üzerinden yayınlıyor. Özellikle moda sektörünün devamlı olarak sanatı beslemesi gerektiğini düşündüğüm için böyle çalışmalara-dikkatle- ilgi gösteriyorum. Her kıyafet ve ürün hayatın bir parçası olduğuna göre onların da birer hikayeleri olmalı ama değil mi? Şimdi arkanıza yaslanın ve yeni bir dizi izlemeye hazır olun. Bu arada söylemeden geçmeyelim, Ferragamo'nun kısa filmlerinin başrolüne Skins dizisinin Effy'si Kaya Scodelario yer alıyor.


12 Ekim 2013 Cumartesi

American Horror Story ve JESSICA LANGE


               Ünlü ve başarılı bir oyuncuyu tanımlamak için pek çok kelime kullanabilirsiniz. Hatta bu tarz tanımlamaların en güzel örneğini tv'de yapıyorlar "o bir..." ile başlayan cümlelerin sonuna pek çok sıfat eklenebiliyor.  Ama Jessica Lange'i tanımlamak için o kelimeler yeterli olur mu bilemiyorum. Oscar ödüllü oyuncu yaptığı her işte dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor açıkçası. Son 3 sezondur herkesi ekranlara kilitleyen, tüm izleyenleri heyecandan heyecana sürükleyen "American Horror Story" tv serisinin başarısının en büyük nedenlerinden biri olması gibi. 1949 doğumlu Lange cazibesinden hiç bir şey kaybetmemiş görünüyor. Geçtiğimiz günlerde 3. sezonu yayınlanan seriyi izlemediyseniz hala mutlaka başlamalısınız. Sanırım Türkiye sınırları içerisinde dizinin yayın hakları FX'e ait. Jessica Lange'i hala tanımıyorsanız sizin için muhteşem bir fırsat olacaktır. Yalnız uyarı sizi sigaraya başalatabilir.


5 Ekim 2013 Cumartesi

Gizemli Roman "Şairin Romanı"


                Uzun zaman önce okumaya başladığım ve yarım bıraktığım bir kitabı aslında ne kadar sevmiş ve beğenmiş olduğumdan bahsetmek istiyorum. Askerdeyken edindiğim, çekmecelerde saklı gizli okuduğum ve askerlik biterken yarım kalan haliyle bıraktığım o güzel kitaptan. Şairin Romanı'nı ilk çıktığını duyduğum andan itibaren almak istedim, Murathan Mungan edebiyatının verdiği keyfin yeniden tekerrür edeceği hissiyatı ile hayaller içerisinde ona sahip olacağım günü bekledim. Şairin Romanı, ziyaretime gelen arkadaşımla birlikte ulaştı elime. Başladım okumaya her gece yatmadan, ya da yazıcılık yaptığım o lanet yerin çekmecesinde gizlice, çaktırmadan okudum. Derken askerlik bitti ve ben geri dönemedim bir türlü, yeniden başlayamadım. Kitabı çok sevmiş şairin hikayesine bu kadar kaptırmışken kendimi üstelik. Sonra fark ettim ki benim gibi bir başka arkadaşım da kitabı çok sevmiş ama yarım bırakmış. Hatta onun başka bir arkadaşı da. Sanmayın ki bu yarım kalmışlık kitabın uzun ya da sıkıcı olmasından aksine tüm bunların zıttı bir eser ortadaki. Ardından farkına vardım ki kimse bu hikaye bir sona varsın istemiyor. Kitap kendisiyle birlikte, her okuyana kendi gizemini bırakıyor. Kimi sonuna kadar varıyor bu gizemi kimi de kendi gizemini yaratıyor gizemli kalmak istediği yerde ayrılıyor şairin yolculuğundan. Kim bilir belki hepimizin yolu şair ile bir gün yeniden kesişecek. Ya da her şairde olduğu gibi o şairin yolcuğunda da bir parçasının gizemli kalmasını seçeceğiz. Ama kitaplığımda yer aldığı için kendimi mutlu hissedeceğim bir varlık artık Şairin Romanı. Saygıyla...

Metis Yayınları kitap tanıtımı için linke tıklayın.

1 Ekim 2013 Salı

Louis Vuitton x Sofia Coppola Spring-Summer 2014

            

            Louis Vuitton yaptı yine yapacağını ve yaz koleksiyonu vitrinlerinde ünlü yönetmen Sofia Coppola ile çalıştı. İkilinin ilişkilerinin aile düzeyinde olduğu uzun zamandır biliniyordu zaten. LV'nin sanatçılara verdiği değer ve önemi göz önünde bulundurunca kaçınılmaz birliktelik gerçekleşmiş olması şaşırtıcı değil doğrusu. Sonuç bence muhteşem olmuş, benim gibi sinema eğitimi almış deli bir görsel düzenlemeci için bu birlikteliği heyecanla karşılıyor olmam şaşırtıcı olmasa gerek. Henüz duymayanlar ve haberdar olmayanlar için ilan etmek istedim. Sadece 10 mağaza vitrini tasarlanmış umarım Türkiye sınırlarında da uygulanır ve biz de görme fırsatı yakalamış oluruz. Louis Vuitton şaşırtmaya devam edecek gibi görünüyor, heyecanla bekliyorum efenim...

Fotoğraf Louis Vuitton Facebook sayfasından alınmıştır.


30 Eylül 2013 Pazartesi

DONUT YAĞMURU


       Amerikan aksiyon sinemasının vazgeçilmezi, polis nöbetlerinin baş misafiri. Evet, DONUTT...
Menşei Amerika olan bu tatlı son bir yıldır ülkemiz sınırlarında devamlı karşımıza çıkar oldu. Pazarlaması bolca yapılan donut için geç kalınmış bir katılım denilebilir. Simpsons izleyen herkes donut nedir bilir, ya da bir aksiyon filminde herkes mutlaka dedektifleri donut yerken görmüştür. Orange is the new black filmin hapishane temsilcilerinin her şey bir yana donut bir yana diyerek tüm isteklerinden vazgeçtiklerini gördükten sonra bu tatlıdan bahsetmemek olmazdı ama değil mi? diye düşündüm ve oturdum bilgisayarın karşısına Ben iki farklı firma ile karşılaştım bir tanesi Krispy Kreme bir diğeri Dunkin' Donuts. Dunkin daha eski olmasına rağmen Krispy aldı başını gidiyor Türkiye'de.  Eğer hala denemediyseniz ikisinden birini mutlaka denemelisiniz kısaca donut denemelisiniz. Ben özellikle Bavyera kremalı olanına bayılıyorum.  Zaten donut dükkanlarından herhangi birinin kapısından girdiğiniz anda gözünüz dönüyor, envai çeşit donut mevcut. Renk renk, meyveli, çikolatalı, kremalı... Patlayan şekerlisini dahi yapmışlardı, henüz denemedim ama ilginç bi fikri değil mi sizcede. Bence fiyatları daha ucuz olmalı, şimdiki rakamları donut mantığına aykırı ama şube açtıkça fiyatların düşeceğine eminim. Denemeyenler için duyurulur!
       Elinizde bir paket donut, gözünüzde güneş gözlüğü,  hava kasvetli ve kapalı, ceketinizin yakalarını yukarı kaldırmış, arabanızda oturuyorsunuz. Sahne tanıdık geldi mi?Şu anda kahraman sizsiniz. Tabi deli ve özenti sıfatını göğüslemeye hazırsanız, keyfini çıkarın.


27 Eylül 2013 Cuma

Tescilli Türk Markası: Robenson 1882



         


               Geçen gün Eminönü'nde gezerken bir dükkan dikkatimi çekti.  Aslında aklımda hep olan bir düşünceye paraleldi bu mağazanın dikkatimi çekmesi. Bizim kültürümüzde bir işi yapıp onu en iyi şekilde yapmak yerine, her şeyi yapıp hepsinden ayrı pay kapmak mantığı varmış diye düşünürüm devamlı. Bu sebeple yabancılarda olduğu gibi büyük markalar ya da köklü geçmişi olup tek bir üretim konusunda uzmanlaşmış firmaların yokluğunu hissederim. Mesela daha önce bahsettiğim Borsalino şapka gibi. Neden bizim sadece şapka üreten büyük bir markamız yok mesela? Eminönü'nde  Robenson şemsiyeyi görünce heyecanlandım bu sebeple. Sadece şemsiye mi satıyorlar pek anlamasam dahi vitrinde bir sürü şemsiyeleri görünce hemen fotoğrafını çektim ve daha sonra araştırmam gerekenler arasında beynime kazıdım.  Ve öğrendim ki, Türkiye'de kökü 1882'ye dayanan bir şemsiye firması varmış hatta gazete ve dergilerde pek çok yazı çıkmış hakkında. Eski şemsiyeleri mağazasının müze kısmında sergiliyormuş ve dahası... Potiche filmi aklıma geldi hemen renk renk şemsiyeler Ozon estetiği, Catherine Deneuve, Gérard Depardieu cazibesi. Ne dersiniz bizden de bir Robenson ailesi filmi çıksa güzel olmaz mı? İlk önce bir Robenson şemsiye edinin, kültürünüze bir katkınız, markalarınıza bir desteğiniz olsun...




23 Eylül 2013 Pazartesi

SS13 MEN'S FASHİON


            Geçtiğimiz günlerde SS14 kadın koleksiyonları pek çok marka tarafından tanıtıldı. Erkek koleksiyonların tanıtımı üzerinden uzun zaman geçmişken, gelecek yaz erkekler neler giyecek bir bakalım istedim. Hem yaz ile ilgili şeylerden bahsetmek içimi açıyor hem de hafızaları tazelemekte yarar var diye düşünüyorum. Gelecek yaz dikkatimi çeken şeyler; pantolonlar bollaşıyor hem de oldukça biraz rahat edelim ama değil mi? Şortlar kısalmaya devam ediyor bir süre daha böyle gider gibi. Deri pantolon gördüm AW13 içerisinde de oldukça fazla, demek ki deri her daim olmaya devam edecek. Uzun kemer modası başlamış, şu kemerin ucunu bağlayıp aşağı doğru sarkıtma vardı ya işte o geri geliyor. Aklıma ilk gelenler bunlar.Ha bir de Burrbery gömlek üstüne gömlek ve gömlek üstüne atlet giydirmişti umarım o akım geri gelmiyordur! Koleksiyonlar içerisinde ben yine kalbimi Dolce & Gabbana'ya kaptırdım. Tarafsız kalamıyorum hastasıyım. İtalyan olsun taştan olsun. Bütün koleksiyonları değil sadece gözünüzde canlanması için seçtiğim fotoğrafları paylaşmak istedim. Ve en sevdiğim moda, en sevdiğim sezon olan İlkbahar-Yaz koleksiyonlarıyla huzurlarınızda.

                                                                 DOLCE & GABBANA











                                                                      
                                                                      LANVİN






TOM FORD












DSQUARED











ETRO









GİORGİO ARMANİ








MAİSON MARTİN MARGİELA





PRADA








MICHAEL KORS





BURBERRY PRORSUM








VERSACE