Sanırım bu
ülke sınırları içerisinde hakkında sergi açılması gereken kişiler sıralansa
Zeki Müren en üst sıralarda yer alması gereken kişilerdendir. Yapı Kredi Kültür
Merkezinde hazırlanan sergi bu sebeple beni oldukça memnun etmiştir. Bence özgür,
özgün ve mütevazı kibar tavrıyla önemli bir konuma sahiptir tüm Türk
sanatçıları içerisinde. Değeri bugüne kadar hep bilinmiş, hep üst sıralarda yer
almış ve halkın her kesimi tarafından sevilmiş bir kişi olmayı başarmış bir sanatçıdan
söz edildiğinde bu serginin ne kadar heyecan verici olabileceği tahmin
ediliyordur. Gelecek kuşağın temsil ettiği simgeler nedeniyle Zeki Müren'i
ilahlaştıracağını düşünüyorum. Sergiye gelirsek bu kadar ihtişamlı bir insanın
hayatını sunmakta biraz sönük kaldığını söyleyebilirim. Duvarları simli ve
pembe olması evet güzel bir detay fakat Sanat Güneşi'nin kıyafetleri olmasa düz
bir metrodaki fotoğraf sergisi kalacak neredeyse geriye. Küratör malesef biraz es geçmiş gibi
görünüyor. Biraz düşündüğümde aklıma ilk fotoğraflar neden düz bir forex
malzeme ile duvara yapıştırılmış diye sormak geliyor. Gösteri dünyasını çok iyi
bilen ve onun şatafatını en iyi temsil etmiş birinin fotoğrafları altın varaklı çerçevelere yakışmaz mıydı
sizce de? Ya da sergi içerisinde bir
köşe hazırlanıp içeride bütün plakların bulunduğu ve bir de eski bir gramofonun
yer aldığı nefis bir Zeki Müren dinleme köşesi olsaydı (özellikle onu tanımayan
turistler için cezbedici olmaz mıydı)? Peki Zeki Müren'in vedası tv'de yani en
çok istediği yerde sahnede tüm sevenlerine veda edişi karanlık bir oda
içerisinde yayınlanıp dönemin gazetelerinde ölümü ile ilgili haberler yer
alsaydı? Peki ya o duvardaki t-shirtler üretimi yapılıp pek ala müze içerisinde
satılamaz mıydı geliri de eğitim vakfına giderdi, yky mağazalarından katalog
satın almak da ayrıca tuhaf. Hair
müzikalinden çok etkilediği yazıyor sergide mesela oyunun dijital gösterimi
yapılsaydı ya da oyunun dvd si satılsaydı? Aklıma daha bir sürü şey geliyor.
Serginin eksikleri ne yazık ki çok fazla ama yinede güzel bir sergi davetlilerini bekliyor. emeği geçen herkese teşekkür etmemek saygısızlık olur üstelik bizim için sergi ücretsiz sunuluyor. Son sözü söylemek gerekirse Zeki Müren'in asıl yükseliş dönemi olduğuna inandığım için eminim ki pek çok sergi
gelecekte bizi bekliyor. Yeni nesil için Zeki Müren yeniden sahnelere dönmeye
hazırlanıyor....
30 Kasım 2014 Pazar
İşte Benim Zeki Müren
4 Kasım 2014 Salı
The Espace Culturel: IN SITU-1
Kısa zaman önce Paris'e spontane gelişen bir ziyaret gerçekleştirdim. Paris ve Fransa denilince aklıma gelen ilk şey her zaman Louis vuitton olmasından mütevellit soluğu The Espace Culturel'in kapısında almam kaçınılmazdı. Felsefesi, vizyonu, bakış tarzı ve sanata, kültüre olan katkısıyla hayranlık duyduğum bir markanın sanat merkezini görmeden geri dönmem asla kabul edilemezdi. Şanslıydım ki eşsiz ve ilgi çekici bir sergi ile karşılaştım. Los Angeles 'li sanatçı Andrea Bowers IN-SITU EP.1 eş zamanlı sergisinin Paris ayağında çalışmalarını gerçekleştirmişti ve çalışmaları devam etmekteydi. Louis Vuitton bu sefer ki sergide sergi alanını sanatçının tamamiyle özgürlüğüne bırakmış ve ortaya hem özgürlük hem de feminizm vurgusunun yapıldığı sağlam bir performans çıkmış. Eğer yolunuz Paris'e düşerse mutlaka bu sergi alanını ziyaret edin. Champs Elysees'nin göbeğinde hemen Louise Vuitton'un ara sokağında. Kapıdaki kuyruğun olduğu yön değil diğer köşede...
http://www.louisvuitton-espaceculturel.com/index_GB.html
http://www.youtube.com/watch?v=-aLb2Oex0Fg&index=1&list=PLkp831_OgYqEAtsLmYgdL0qpky_Y3PXcO
2 Kasım 2014 Pazar
XOXO the Mag.
Uğrak mekanlarımdan olan Caffe Nero'da epeydir farkında
olmadan takip ettiğim bir dergi var, Xoxo The Mag. Ücretsiz dağıtılan derginin
sıkı takipçilerinden biri haline geldim kısa sayılmayaca bir sürede. Sanattan
tasarıma, müzikten modaya kadar oldukça geniş bir yelpazeye sahip denilebilir. Yayının
sayfalarını karıştırırken, ücretsiz
dağıtılan bir dergide pek rastlayamayacağız, lüks markaların ürünlerine ya da
önemli tasarımcıların röportajlarına her an rastlayabilirsiz. Evinizin ya da
ofisinizin bir köşesinde bulundurup vakit buldukça zaman ayırabileceğiniz
keyifli bir kaynak. İlla fiziksel olarak dergiye sahip olmak zorunda da
değilsiniz internet üzerinden derginin online versiyonunu takip etmeniz mümkün.
Xoxo the mag'i İlk kez duyuyorsanız keyfini çıkarın, halihazırda farkındaysanız
zaten keyfini çıkarıyorsunuzdur. İyi okumalar...
FOTOĞRAF: Kasım 2014
kapağı derginin facebook sayfasından tanıtım amaçlı alınmıştır.
27 Eylül 2014 Cumartesi
Arter: Göçebe Bakış
Arter yine muhteşem bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Aslında pek bilmediğimiz, kültür etkileşiminde bulunmadığımız Uzak doğu'dan 36 sanatçının eserlerini bizlere sunuyor. Sanatın birleştirici noktası ve bilinmeyen kültürlerin etkileşim hissi serginin etkileyiciliğini artırıyor. Sergi içerisinde gezerken anlamlandıramadan hissetmek içinde var olmak ve aslında detaylarında saklı insan ve toplum durumları aslında çok yakınımızdaki hikayelerin birer sureti gibi. Yerde devrilmiş bir sandalye, duvardaki keskin insan bakışları, karanlık ve kasvetli bir oda, tepede yanan ampul. Bu birleşimler odaya girince içinizi ürpertecek kadar keskin evet burası bir sorgu odası. Ya da arada ayna olduğunu sandığın duvarın aslında boşluktaki başka bir surete açılıyor olması gibi. Sergi etkileyici çalışmalarıyla sizleri 18/09/2014 - 04/01/2014 tarihleri arasında ziyarete bekliyor.
Giriş ücretsiz. Mekan: Taksim Arter
Akasya Brooks Brothers Açılış Etkinliği
Amerika'nın 200 yıllık geçmişe sahip en eski markası Brooks Brothers
geçtiğimiz günlerde Akasya avm'de açmış olduğu 2. mağazası için açılış
etkinliği düzenledi. Rahmi Koç tarafından Türkiye'ye getirilen markanın
açılışına katılım oldukça yoğundu. Misafirlerin Golf oynama fırsatı da
buldukları etkinlik, mağazacılığın
sadece satış değil aynı zamanda servis ve hizmet alanında en iyiyi sunmayı
planladığını da kanıtlar nitelikteydi. İlgisini çekenler için bu hafta Yurt
dışında gelecek terzi ile özel dikim günleri gerçekleştiriyor olacaklar randevu
ile katılım gerçekleştirebilirsiniz.
12 Eylül 2014 Cuma
11 Eylül 2014 Perşembe
Sohbet, Muhabbet derken; Tefrika.
Alternatif dergileri sever misiniz bilmiyorum lakin
varlıklarından haberdar değilseniz neresinden başlayabileceğiniz ile ilgili ip
ucum olacak. Özellikle dergiler sahte medyanın, paralı askerlerinin elinde
ticaretten öteye gidemeyecek duruma düşmüşken. Tam da yılların Sinema dergisi
para için kurban verilmiş. Güzelim Tarih dergisi siyasi sebeplerle gözden
çıkarılmışken. Tefrika 2 ayda bir çıkan,
tatlı bir sohbet kıvamında, birden değil yavaş yavaş okunan, masa üzerine bırakılıp arada yeniden
karıştırma ihtiyacı duyulan dergilerden sadece biri. Bu ay kendisi sayesinde
Ali Lidar ile tanıştım ki (geç kalmış bu tanışma hissiyatı benim ayıbım
olur!). Ki onun şiirinden küçük bir
parçayı aşağıya ekliyorum. Artık o küçük parca içinizde Ali Lidar merakı mı
yoksa Tefrika'nın içerisinde daha neler
olduğu merakı mı uyandırır orasını bilemeyeceğim. Ama bu dergi çöplüğünde Tefrika parıldayan kapağıyla
benim gözümde umut ışığı niteliğinde.
"Ben seni severim
aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı.."
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı.."
10 Eylül 2014 Çarşamba
Lezzetli Bir Dilim Milano
Burası için
söylenebilecek tek söz tam bir İtalyan olması. Benim İtalya ve İtalyan hayranlığım cümle alem
tarafından bilinir fakat Milano en az beğendiğim bölgelerden biridir. Ama size Milano'nun
göbeğinde saklanmış muhteşem bir lokantadan bahsedeceğim. Valentino Vintage , içerisinde yer alan tarihi sütunlarından
duvarlarını süsleyen çerçevelere kadar tam bir İtalyan ruhu hakim bu restorana.
Milano'ya giden her Türk gibi Charliston'da yemek yemekten sıkıldıysanız burası
hayatınızı kurtaracak nitelikte. Ben her gittiğimde yediğim yemeklerden mest
oldum. Zeytinyağı Sicilya'nın özel bir bölgesinden geliyor ve hayatımda yediğim
en güzel zeytinyağları arasında en üst sıralarda yer alabilecek nitelikte.
Bırakın yemeği bütün gece sadece zeytinyağı yiyerek sonlandırabilirim yemeği. Angus ızgara muhteşem, eritilmiş peynirli kuş
konmaz eşsiz ve masaya gelen her tatlı baştan çıkarıcı. Ama bu mekanı en güzel
yapan şeylerden biri sipariş alan beyefendi. yemekleri ağzı sulanarak anlatışı
işini ne kadar sevdiğinin ve tabi ki her İtalyan gibi ağzının tadını bildiğinin
kanıtı. Mutlaka tavsiyesi alınmalı. Beni bu restoran ile tanıştıran Saverio De
Carne'ye teşekkürü bir borç bilirim.
http://www.valentinovintage.it/
9 Eylül 2014 Salı
Naksos'ta Bir Vapur Sefası
Naksos 'un en güzel yanı belki de sokaklar aralarında dahi
bir sanat esintisinin yer alıyor olması. Akşam serinliğinde beyaz duvarların
arasında yürürken karşılaşılan sergiler yerini hava karırınca siyah-beyaz
klasik filmlere bırakan açık hava sineması
belki de sanatın ruha nefesini üflemesi
gibi bir şey sanırım. Naksos,
yunan adalarının pek çoğuna göre turist akınına uğramamış daha çok Akdenizli
ruhunu koruyan ve kendini sanata adamış bir ada denilebilir sanırım. Naksos'ta karşılaştığım
Ioanna Nikolaraki'nin sergisi sanırım adanın özünün bir yansıması niteliğinde.
Farklı şehirlerdeki vapurları resmeden sanatçının ayrıca bir kaç küçük
enstalasyonu bir katolik lisesi tiyatrosunda sergilenmekteydi. Sergilediği
resimler arsında istanbul boğazında resmedilmiş bir vapur da yer almaktaydı.
Biraz sohbet edince Naksos'ta yazlık evleri bulunduğunu ve ne yazık ki kısa bir
süre sonra da serginin sona ereceğini benimle paylaştı. Bu yazıyı okuyanlara
serginin bir sonraki tarihini paylaşamayacağım fakat ilginizi çekerse Yunanistan sınırlarında belki
farklı bir mekanda bu hanımefendi ile karşılaşabilirsiniz. Sergiden ayrılırken bana
hediye ettiği bir deniz taşına resmedilmiş vapuru severek saklayacağım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)