19 Kasım 2012 Pazartesi

En Güzelinden Bir "Fiat 500E"



                  Son zamanlarda artan elektrikli araba  üretmine her geçen gün dahada ısınıyorum. Çevresel, ekonomik özellikleri bir yana bu arabaların kendine özgü bir tarzların var ve ne alaka bende bilmiyorum ama bana çiçek çocukları hatırlatıyorlar. Tabi, bence dünyanın en şahane ve en güzel otomobili olan Fiat 500 bu işe girişince benimde bu yazıyı yazmam şart olup bu haberi aldığım blog'dan bahsetmem  kaçınılmaz hale geldi.  Evet efendim bu şahane araba bir Fiat 500 iştiraki olup adı da Fiat 500E olmuştur. Bu güzelliğe bakıp  hayran olmamak elde değil, biri beni durdursun sarılmak istiyorum....



DN: Fotoğraflar ve haber http://www.motorauthority.com/image/100409479_2014-fiat-500e adresinden alınmıştır.

15 Kasım 2012 Perşembe

Maison Martin Margiela For H&M


H&M 'in Maison Martin Margiela tasarım özel koleksiyonundan benim seçtiklerim.



DN: Ürün fotoğrafları ve fiyat bilgisi H&M Türkiye sitesinden alınmıştır. Koleksiyon sadece İstinye Park Mağazasında satılmaktadır.

14 Kasım 2012 Çarşamba

Yorgan Altı Şarkıları


          
                                                                        
          Nereden çıktı bu konu hakkında yazmak bilmiyorum; fakat benim gibi bir sürü insan olduğundan eminim . Bazen hiç dinlemediğin hatta yaptığı işlerden hiç haz etmediğin birinin, bir şarkısı seni o kadar etkiler ki tek yapabildiğin gizli gizli dinlemektir. Bazen kendine yakıştıramazsın, bazen arkadaşlarının dillerine malzeme olmaktan çekinirsin. İşte yalnız kaldığın zamanlarda dinlediğin o şarkılarla aslında bir noktada birleşiyorsundur, her şey bunu kabul etmekle başlar önce. Bundan sonrası yalan dolan.  Eğer bütün arkadaşlarınızın Pink Floyd dinleyip dolandıkları, Rolling Stones dinleyerek uyuya kaldıkları bir dünya düşlüyorsanız işte bu koca bir aldatmaca demektir. Bu topraklar Zülfü Livaneli ile bağıra bağıra şarkı söyleyenlerin aynı şarkıyı İbrahim Tatlıses'ten duyunca burun kıvırmalarına çok rastladı. Yöresel ve yerel müziği bilmeden diğer müzikleri anlamaya çalışıyorsak geride yarım bıraktığımız bir şeyler sizce de yok mudur? Üniversiteye başlayana kadar türkçe şarkı dahi dinlemeyen ben teyzemin söylediğine göre 5 yaşındayken İbrahim Tatlıses filmleri izliyormuşum. İşte benim bilinç altımda yatan sevdiğim ama sevdiğimi söylemekten utandığım şarkılar. 






DN: Ayrıca meyhaneye gidip göbek atmayı da hiç sevmiyorum o ne ya! Dertlenelim güzelleşelim...

10 Kasım 2012 Cumartesi

LOMOGRAPHY ZAMANI

             
             
                 Dijital fotoğraf makineleri, cep telefonları yok efendim Instagramlar , filitreler derken ortalık fotoğrafçı kaynamaya başladı. Bence fotoğrafçı olmak istiyorsan, fotoğraf filme çekilecek arkadaşım. Tabi bu durumda yok ya biz de enayiydik, artık dünyadaki pek çok ünlü fotoğrafçı bile dijital kullanıyor günaydın arkadaşım diyebilirsiniz. Haklısınız da bir şey diyemem. Ama fotoğrafın sürpriz olması da ayrı bir keyif değil miydi? Herkes fotoğrafların tab ettirilip eve geldiği dakika heyecanla başına üşüşmez miydi? Şimdi beğenilerimiz bile 5sn içinde gerçekleşiyor. Gördün, beğene bas, bekleme yapma geç! Yaşlılar gibi ah nerde o eski bayramlar geyiğine sarmıyorum. Size söylemek istediğim bir tane de filmli bir makineye sahip olsanız, sadece özel anlarda kullansanız ve bu makine sizi her seferinde şaşırtsa fena mı olur?




              Bir kaç yıl önce Lomography diye bir şey ile tanıştım. İstanbul'da değil mağazasını bulmak satan yer bulmak bile zor oldu. Sonra bana hediye geldi falanda filanda derken, bu sene bir de baktım ki Lomo her yeri sarmış. Tabi benim makinem bozuldu ama siz Instagramla yeni tanışmışken ben Instagram'ı gerçek film kalitesiyle yaşıyordum (şahıs burada havasını atmaktadır: tabi havası birazdan sönecektir). Gerçi o zaman anladım fotoğrafçıların ne kadar zalim ve paragöz olduklarını. Fotoğrafçılık kulübünde iken ben 5 tl verip alıyordum CD içinde fotoğrafları. Ama İstanbul'daki fotoğrafçılar önce filmi bir ton paraya satıp,  ardından yıkamayı bir ton paraya yapmaya başlayınca makinenin fiyatı bile yanlarında ucuz kalmaya başladı. Aklımda vardı bir dükkanım olsa ilk iş köşeye bir film yıkama makinesi koyup bu gençlerin yaşamasına destek olacağım diye. Umarım Lomo mağazası açanlar bunu yapıyordur yoksa bu iş zevkten çok zengin bebesi işi olarak kalır halbuki Lomo orijinal Instagram topluluğudur ve bence bu işten zevk alan herkese hizmet etmelidir. Sanırım, Galata'da bir mağaza mevcut bir de yanlış hatırlamıyorsam Sıraselviler'den Çukurcuma'ya inerken bir mağaza vardı, keyfini çıkarın. 

PROFİL FOTOĞRAFLARI ŞENLENİYOR FESTİVALİ BAŞLASIN!!!


Birini buldum, diğeri muamma benim hayalim olabilir. İyi Eğlenceler...
Lomography Gallery Store Istanbul
Adres: Şahkulu Mah. Serdar-ı Ekrem Sok. No: 5B Beyoğlu Çalışma Saatleri: Pzt - Perş: 11:00 - 19:00; Cum - Paz: 11:00 - 21:00 E-Posta: store.istanbul@lomography.com Telefon: +90 533 039 5370



Fotoğraflar Lomography sitesinden alınmıştır.

8 Kasım 2012 Perşembe

Gökten "The Beetle" düştü!



                Eskiye olan merak her alanda kendini göstermeye devam ediyor. Yok vintage yok retro derken eski sevdası her alanda yeniden canlanmaya başladı. Benim gibi bir eskici delisi için tabi bu durum oldukça zevkli ve keyifli bir şekilde ilerliyor. Eskiyi hatırlatan her şey bende ayrı bir ilgi uyandırıyor. Gerçi bu bir akım haline geldiğine göre etrafta  benden çokça olduğu bir gerçek. Neyse böyle lafı uzatmaktansa sadede gelmek gerek. Fiat 500'ün hayalimde araba hatta ilk görüşte aşık olduğum yegane araba olduğunu çevremdeki herkes bilir. Aşkıma ihanet etmiş olmayayım fakat geçtiğimiz günlerde düzenlenen Autoshow 2012'de Volkswagen'in The Beetle modelini görüp -ben diyim tosbağa siz diyin vosvos- bakakaldım. Tabi ben bakarken yarı çıplak ablaların ortaya fırlayıp arabanın önüne bir sürü hanzonun doluşmasına sebep olmalarına biraz uyuz oldum ama yine de beklemeye değdi. VW 'nin piyasadaki en sağlam arabaları ürettiğini hepimiz biliyoruz fakat pek tarz arabaları olduğunu söylemek zordu. İşte bu noktada The Bettle'lar tarz araba isteyen gençleri kapısında yatıracak derecede başarılı. İç tasarımından, yenilenmiş dış görünümüne kadar The Beetle fazlasıyla ilgi ve sevgi hak eden bir araba olmuş. Hatta bununla da kalmamış yenilenen her arabada olduğu gibi yanında istediğiniz tarzı yaratmanız için pek çok şeçeneği de önünüze sunmuş. Fiyatlara pahalı demek istiyorum, evet çok pahalı hatta gereksiz pahalı ama ülkede bu vergiler oldukça adamlar ne yapsın be kardeşim. Fırsat bulursanız The Beetle'ı  görün tabi beni Fiat 500'e olan aşkımdan vazgeçirecek kadar başarılı olamadı ama içim bi' hoş oldu ne yalan söyleyeyim.

                Ayrıca bu eski arabaların yeni versiyonları madem bu kadar tutuyor bire bir aynısından sınırlı sayıda üretip satışa sunsanıza gençler(Fiat-MİNİ-Volkswagen) belli ki eskiye meraklı büyük bir kesim var meydanda.

                Söylemeden geçemeyeceğim sırada bence Citroen olmalı ve 2CV modelini yenileyerek piyasaya sunmalı, sizce de zamanı gelmedi mi?

http://binekarac.vw.com.tr/the-beetle-main.aspx

7 Kasım 2012 Çarşamba

BORSALİNO


       Hiç canlı görmediğim; fakat Türkiye'ye gelse keşke dediğim markalardan biri de Borsalino. Bu İtayan şapkacı kökleri 1857 yılına dayanan en eski şapkacılardan biri. Dünya modasına yön veren İtalyan kardeşlerimizden böyle bir markanın çıkmış olması şaşırtıcı değil. Keşke bizde böyle markalar çıkarabilsek değil mi?

      Son dönemde markaların şapka koleksiyonuna ağırlık vermesiyle, aslında uzun zamandır unutulan erkeklerin belki de ne önemli aksesuarı şapkalar yeniden sokaklarda sıklıkla görülür olmaya başladı. Zamanında anayasaya bile girmiş olan şapkalardan ne ara vazgeçtik bilmiyorum ve açıkçası bilmekte istemiyorum. Geri dönüyorlar ya bu bile beni mutlu etmeye yetiyor. Çünkü benim gözümde saat takmak neyse şapka takmakta o. Bir erkeğin kullanabileceği en karizmatik aksesuar. Tabi küçük şapkacıların hayatta kalması artık pek mümkün değil. HM gibi 5TL ye gayet şık şapkaların bulunabildiği bir ortamda ben pek gözümde canlandıramıyorum böyle bir olasılığı, ha ama umarım olur o ayrı. Bizim ülkemizde zenginler için kalite veya moda sadece markalardan ibaret olduğu için el yapımı şapkalara pek itibar etmeyeceklerdir. Bu durumda bize özgü bir kayıp malesef. Neyse biz üretemesek dahi bari üretenleri takdir edelim değil mi? Bu noktada devreye Borsalino giriyor eminim ki büyük marka toplama mağazalarında bu marka şapkalara rasltamak mümkündür; fakat ben hiç görmedim. İşin açıkçası italya'ya gittiğimde de göremedim Borsalino'yu çünkü aklıma alışveriş gelmedi. Bilmeyenler için sunmayı ve tanıtmayı bir borç bilirim. Gitmesem de, görmesem de o şapkacı hayalimdeki şapkacıdır. Tanıyın, farkında olun yeter.


D.N: Fotoğraflar Borsalino'nun kendi sitesinden alınmıştır.


TOPMAN ROCKS



Türkiye'ye gelmiş ve nedense bir kaç mağaza ile sınırlı kalmış "Topman" gözden kaçırılmayacak kadar değerli bir marka. eğer olurda yılbaşı ikramiyesi bana çıkarsa ülke çapındaki haklarını satın alıp hak ettiği büyümeyi sağlamayı planladığım ilk marka demem de doğru olacaktır. Ülke sınırları içeriside cesur diye hitap edilecek tarzı olsa dahi yeniliklere açıksanız modanın sofrasından hem uygun hem lezzetli bir parça almak için bundan daha iyi bir seçim olmaz. Ruhu olan bir marka görmek isteyenler Topman'in kapıları sizleri bekler. Korkmanıza gerek yok, öncüler her zaman kazanır...
ROCK

yeni parfüm reklamı

6 Kasım 2012 Salı

Serra Yılmaz sevilmez mi hiç!




Sevdiğim şeyleri anlatacaksam eğer sevdiğim kişileri buradan eksik etmemem gerektiğini düşünüyorum. Ve evet sevdiğim kişilerin başında gelen kişilerden biri Serra Yılmaz. Hepiniz gibi bende Serra Yılmaz ile Ferzan Özpetek filmlerinde tanıştım ya da öyle sanıyordum desem daha doğru olacak. Çünkü Serra Yılmaz çok daha fazlası o Şekerpare, Anayurt Oteli, Tersine Dünya gibi filmlerin usta oyuncusu. Oyunculuğu hakkında övgüler yağdırmak isterim fakat buna pek ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Filmografisine ve dünya çapında ürettiği başarılı işleri inceleyerek bunun farkına varabilirsiniz. Eğer hala tanışmadıysanız buradan http://www.imdb.com/name/nm0948012/ bütün filmlerini sırayla izlemenizi tavsiye ederim. İzledikçe sevecek, sevdikçe daha fazlasını isteyeceksiniz ve bir gün sizde benim gibi bir sonraki filmini izlemek için sabırsızlıkla bekleyeceksiniz ya da keşke Ferzan Özpetek ile yeni bir film daha yapsalar diye umut edeceksiniz. 



  İnsanların asıl bilmesini istediğim şey benim tanıdığım Serra Yılmaz'ın ne kadar şahane bir insan olduğu. Geçenlerde Facebook duvarıma düşen bir kötüleme yazısı gördüm ve şoka girdim. Sonra  bu insanlar dinlemeyi ne zaman öğrenecekler yine ne oldu acaba diye kendi kendime düşündüm. Serra Yılmaz'ın savunmasını yapmak bana düşmez ama benim gözümle görmenizi sağlarsam ne mutlu bana. Bir kaç yıl önce Yüksek lisans yaparken satış danışmanlığı yaptığım bir mağazada tanıştım kendisiyle o kadar güler yüzlü o kadar sıcak kanlıydı ki bütün ekip olarak herkes bayılmıştı kendisine. Sonra tezimi Anayurt Oteli üzerine hazırlayacağım kesinleştiğinde Serra hanım ile bir kez daha karşılaştım ve tezim için benimle röportaj yapıp yapamayacağımı sordum, bir saniye bile düşünmedi . O kadar sıcak kanlı ve samimi bir insan ki, bana yurt dışına çıkıyorum dönüşte haberleşelim dedi. Havalimanından iner inmez beni aradı ve röportaj yapmak için aynı güne saat verdi. Şimdi anlatınca bu size ne var canım bunda gibi gelebilir. Fakat bunun ne kadar önemli bir şey olduğunu tez dönemi üniversite hocaları dahi sizi aylarca süründürüp çok yoğunum diyip başından savdığında anlayabilirsiniz ancak.  Ki bunu yapan kişinin ne kadar yoğun çalıştığını tahmin bile edemezsiniz. Dinleme süresinden kısıp, benim ödevim için zaman ayırmıştı bu bence büyük bir olaydı. Bu anlattığın Serra yılmazın sıcak kanlı, mütevazi tavrının sadece küçük bir örneği.  Serra Yılmaz'ı sevmek zorunda değilsiniz ama onun kocaman bir kalbi olduğunu görmezden gelmek nankörlük olacaktır.( Ey Serra Yılmaz'ı kötüleyenler kalbinizin üstüne örttüğünüz örtüyü kaldırdığınız gün siz de onun  alçak gönüllüğüne biraz yaklaşabilirsiniz belki.)  Ve kısacası böyle bir insanla tanışmış olduğum için buradan hayata teşekkür etmeyi bir borç biliyorum diyerek bitireceğim yoksa sayfalarca yazabilirim. Serra Yılmaz sevilmez mi hiç?

(Fotoğrafları internetten buldum sanırım bir tanesi Mehmet Turgut ama diğerlerini bilmiyorum bilen varsa yazsın belirtmeden geçmeyelim.)




(Tez dönemimde beni evinde ağırlayan usta sanatçı Macit Koper'i de unutmamak gerekir tabi ki)