1 Eylül 2013 Pazar

Küçük Bir Ada Arası : GÖKÇEADA

                





  Turkuaz ve laciverdin kesişim noktasını gördüğüm anda Feribot Gökçeada iskelesine yanaşmaya başlamıştı. Henüz adaya ayak basmadan ikram edilen efi badem kurabiyesi  ve feribot yolculuğu boyunca bizi yalnız bırakmayan tatlı rüzgar önceden güzel bir yere varacağımızın haberini veriyordu adeta. Adaya varır varmaz tabelaları takip ederek Kaleköy'e ulaştık. Adaya gelen herkes ilk önce bu köyden bahsetse de benim en sevdiğim köy Zeytinli oldu tabi tüm köyleri gördükten sonra. Gökçeada'nın arabasız gezilmesi pek mümkün değil zira uzaklarda, kuytu köşelerde şahane koyları ve köyleri keşfetmek mümkün. Yürüyerek gezilemeyecek kadar büyük bir ada. Gidene kadar idrak edemeseniz dahi adaya vardıktan sonra küçük bir şehir geziyormuş hissi uyandırıyor bünyede. Rum evleri ve köyleri şahane. Zeytinli, Tepeköy, Kaleköy favorilerim sanırım giden herkes için de öyledir. Kumsal isteyenler için kefaloz , taşlık ama deniz ile iç içe olmak isteyenler için Yıldız koyu ve Laz koyu muhteşem. Barba Hristo amcanın muhallebisi ve dondurması her gün zeytinli köye en az bir kere uğrama sebebi. Tatlı ardından dibek kahvesi köy meydanında keyfe keyif katmak için birebir. Adanın her yerinde şahane reçeller mevcut. Adanın favorisi domates reçeli, benim gözdem karadut reçeli. Akşam yemekleri ve şarap konusunda ada bence oldukça pahalı malesef. Adanın şaraplarında kadeh alacak olursanız 15 TL civarı ki İtalya'da 1.5€'ya şarap almış biri olarak gözlerim yerinden fırladı. Tepeköy girişteki taverna sıcak ve samimi. Şarapları kendileri yapıyor fakat şarap konusunda onlar da ucuz değil. Adanın oğlak çevirme ve buharda oğlak gibi seçenekleri mevcut -oğlak oldukça tüketiliyor da- ve ortalama 28 TL, Son durak diye bir meyhane zinciri var ki neredeyse her yerde karşınıza çıkıyorlar adanın en pahalısı onlar sanırım. Yörük çadırı hem daha ucuz hem daha lezzetli oğlak konusunda. Kale restoran mezeleri muhteşem. Deniz börülcesi bulmanın heyecanıyla mezelere daldım ve kendimden geçtim. Ne yazık ki şarap ve balık burada da ucuz sayılmaz. Özetle ada tatlıları leziz ve ucuz, ada yemekleri pahalı ve sınırlı. Kim bilir belki de sezon bitmek üzereydi tüm sebep bundandır. Ama sevdiğim şeylerden bahsedeceksem eğer sadece Barba Hristo tatlılarını yerken bulduğum sessiz huzur ortamı bile Gökçeada'yı bayıldığım şeyler arasına almama yeter. Yunan müzikleri eşliğinde gezmek, manzaraya dalmak ve denizin dibindeki güzelliklerin keyfini çıkarmak sürpriz bonus. Gidin, görün, keyfini çıkarın efendim...


DN: Gökçeada'da yapmam gerekenler listesi için Sibel'e teşekkürler. Gönlüm Ege'de kaldı....


















              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder